Sosyal Medya

Makale

Müslüman siyasetçi ve fikir adamı Râşid el’Gannûşî’yi dinlerken..

MUSÄ°AD’ın davetli olarak Ä°stanbul’a gelen Tunus’lu müslüman lider RâÅŸid el’GannuÅŸi’yi, ’Ä°slam, insan ve demokrasi’ konuları ve ’Ä°slam Devleti’nde Kamusal Özgürlükler..’ kitabı etrafında, 5 Kasım PerÅŸembe sabahı Ä°st. Sütlüce’deki MUSÄ°AD Genel Merkezi’ndeki konferansında dinledik, 1,5 saat kadar.. 
Yalnız, önce bu konuyla dolaylı olarak ilgisi bulunan bir diÄŸer toplantıdan, 4 Kasım akÅŸamı, Ä°stanbul- Åžirinevler’de ’GerçeÄŸi Arayış’ isimli bir isimli bir dernekte 3 saat kadar süren sohbetten de söz etmeliyim.
Bu dernekte, çok seçkin ve çeÅŸitli konularda kafa yoran ve gerçeÄŸi aramak azminde, belirli eÄŸitim kademelerinden geçmiÅŸ yetiÅŸmiÅŸ beyinlerin olması sevindiriciydi.. 
*
Sohbetin konusunu derneÄŸin yöneticileri ’Ä°slamî ilimlerin ve çalışmaların dünü, bugün ve yarını..’ gibi çok elastik bir konu olarak belirlemiÅŸlerdi. Ama, tarafımdan, ’Ä°slamî ilimler’den çok, ’ilimlerin Ä°slamîleÅŸtirilmesi’ görüÅŸüne ağırlık verilmesinin daha doÄŸru olacağına iÅŸaret edildi. Çünkü, ilimlerin ’Ä°slamî olan ve olmayan’ı diye bir ayırımı yerine, her ilim dalının insanlığın hayrına kullanılması için, Ä°slam’ın aslî- temel çerçevesi içinde kullanılması gerekmekte.. Eskilerin deyimiyle, ’tezkiye, teallümden öncedir../ Kötülüklerden arınmak, ilim öÄŸrenmekten öncedir..’ Aksi halde, ilim, beÅŸeriyetin büyük bir musîbeti de olabilmektedir.. Sözgelimi, nükleer teknoloji hayra kullanılırsa, insanlık için nice büyük hizmet kapıları açılır, ama, ilahî kurallar ve ahlâk sınırları içinde kullanılmazsa, o ilim, ÅŸeytanî güçlerin emrinde insanlığın esir alınması ve mahvı yolunda, korkunç bir silaha dönüÅŸür. Bu açıdan, insan aklının geliÅŸtirdiÄŸi bütün ilimlerin ’Ä°slamîleÅŸtirilmesi’nden söz etmek en doÄŸru olandır. Yoksa, ’Ulûm-u Ä°slâmî/ Ä°slâm ilimleri’ diye, sadece Kur’an ve Hadis/ Sünnet ve de diÄŸer ibadî ve itiqadî kaynak ve konuların anlaşılması yolundaki aklî çabaların Ä°slamî ilimler diye tarif edilip, diÄŸerlerinin Ä°slam’la ilgisinin olmadığı gibi bir noksan anlayışın pençesine düÅŸeriz. O halde, her ilmin ilahî kanunlar çerçevesi içinde kontrol altına alınıp, insanlığın hizmetine sunulması, ’Ä°slamîleÅŸtirilmesi’ hedefinin unutulmaması gerekir.
*
Bu konuyu burada da bu kadarca iÅŸaretleyip, sohbet sonunda sorular ve görüÅŸ belirtmeler faslına geçilince.. Ä°ster istemez, 1 Kasım seçimleri de gündeme geldi.. Bu neticeyi ümmetin tamamı açısından çok hayırlı bulanlar, sevinçlerini dile getirenler, sessiz büyük kitlelerin kendi iradelerini mevcudlar arasında, mevcudlar arasından en iyisi olarak gördükleri bir ekip lehinde kullanmalarından bir ÅŸuûrlanma olarak sitayiÅŸle bahsedenler olduÄŸu gibi, demokrasinin bir küfür düzeni ve oy vermenin de, ’Allah’a ÅŸirk koÅŸmak’ olduÄŸu görüÅŸünü dile getirenler de oldu. 
Bu gibiler, oy sandıklarına attıkları kağıtlarla, Allah’ın kanunlarına karşı geldiklerini ifade etmiÅŸ olduklarını düÅŸünüyorlardı ve ’Demokrasi küfür düzenidir..’ diyorlardı. Böyle düÅŸünenlerden nicelerinin özellikle câmi duvarlarında ve seçim öncelerinde, ’Oy vermek ÅŸirktir, Allaha ÅŸirk koÅŸma..’ gibi yazılarını görmüÅŸtüm.Onlara kısaca ÅŸunu söyledim: ’Ben demokrasi konusunda karşıyım veya karşı deÄŸilim gibi bir görüÅŸ belirtmiyorum. Sadece ÅŸunu biliyorum ki, demokrasinin günlük uygulaması ile, özü arasında çok derin farklar vardır ve demokrasi, mutlak doÄŸru diye bir kavram tanımaz, herÅŸey deÄŸiÅŸkendir. Halkın iradesi ile her ÅŸey deÄŸiÅŸtirilebilir. Halbuki, ilahî vahye dayalı dinler, özü itibariyle, insanlığa mutlak doÄŸruları bildirirler ve bu dinler, özü itibariyle asla demokrat olamazlar. Çünkü, onların temelleri, halkların rey ve iradesiyle deÄŸiÅŸtirilemez..
Bu açıdan baktığımızda, eÄŸer bir kimse, Allah’ın kanunlarını ibtal etmek, uygulamamak kasdıyla, niyetiyle oy kullanıyorsa, kendi inancını tehlikeye atıyor demektir. 
Ama öyle deÄŸil de, elde baÅŸka imkan olmadığına göre, Allah’ın kulları üzerinde zulüm düzeni kurmuÅŸ güçleri zayıflatmak açısından bir imkan olarak, onların saltanatını, tahakkümünü zayıflatmak ve halkın rahat nefes almasına yardım edeceÄŸi ümidiyle oy verilirse, bu, niye ÅŸirk olsun, niye ÅŸirk koÅŸmak olsun?
Ayrıca, demokrasiye karşı olduklarını teorik açıdan yanlış söylemediklerini kabul etsek bile, saltanatlara, sultanlıklara, meliklere, diktatörlüklere, tahakküm düzenlerini silah zoruyla kuran zorba kiÅŸi, kadro ve düzenlere karşı geliÅŸtirdikleri bir söylem ve çarelerinin olmaması da bir ayrı dikkat çekici konu deÄŸil midir?’ 
*
Yazılarımı dikkatle okumuÅŸ bazı arkadaÅŸlar da, beni o yazılarda dile getirdiÄŸim görüÅŸlerle ’siga’ya çekiyorlardı.
Bazıları, ’Siz önceleri sosyal deÄŸiÅŸim için iki metoddan bahsediyordunuz: Ä°nkılabçı metod, uzlaÅŸmacı metod.. Åžimdi, AK Parti’ye destek vermekle uzlaÅŸmacılığa demir atmış olmuyor musunuz? Ä°nkılabçı / devrimci metoddan vaz mı geçtiniz ya da umudunuzu mu yitirdiniz?’ diyorlardı, haklı olarak.. 
O kardeÅŸlere kısaca ÅŸunu söyledim, özetle: 
’Yine aynı düÅŸüncedeyim. Ä°nkılabçı sistemde, bir düzeni temelden yıkarsınız, yeni bir sosyal düzen kurarsınız.. Yani, yeniden yapmak için yıkmak yoludur, bu inkılabçı yol.. Ancak, inkılabçı /devrimci metoddan sazece sözlü olarak bahsetmekle o hedefe varılmaz. Bunun ÅŸartları, gerekleri ve zemini var mı yok mu? 
Ben kendi adıma, bunun zemininin olmadığını görürsem, egemen güçlerin koyduÄŸu kurallar içinde de olsa, yıkmadan yeniden yapmak yolunu, yani uzlaÅŸma metodunu tercih edenlerin çalışmalarına engel mi olmalıyım?
Ä°nkılabçı metodun, en büyük temsilcileri tabiatıyla, ilahî peygamberlerdir. Onlar Allah’ın kanunlarını hâkîm kılmanın mücadelesinin en güzel örnekleridir. Ama, onlardan bize, bazan tedricî olarak yapılabilecekler konusunda uygulama örnekleri de kalmamış mıdır?’ 
*
Bu konulara bu kadarca deÄŸindikten sonra.. 
RâÅŸid el’GannuÅŸî’nin konferansına geçebiliriz. Çünkü, yukarda deÄŸindiÄŸim konular, direkt veya dolaylı olarak GannuÅŸî’nin konuÅŸmasında da geçiyordu.
GannuÅŸî’nin konferansının konusu, ’Ä°slam devletinde Kamusal Özgürlükler..’ konulu kitabı etrafındaydı. Ama, o kitabı, 25 yıl öncelerde, hapiste olduÄŸu dönemde yazmıştı ve bunu bir kaç kez dile getirdi. 
*
GannuÅŸî, elbette ki, çaÄŸdaÅŸ Ä°slamî hareketler incelenirken, üzerinde durulması gereken ilginç örneklerden birisidir. Onun, ve arkadaÅŸlarının, katı bir laik, arab kemalisti olan Habib Burqiba’nın 30 yıllık diktatörlüÄŸüne ve Ä°slam düÅŸmanı siyasetlerine karşı geliÅŸtirdiÄŸi mücadele çeÅŸitli merhaleler geçirmiÅŸtir. Hele de iktidarının son dönemlerinde birçok müslümanı idâm ettiren ve GannuÅŸî ve arkadaÅŸlarını da müebbed / ömür boyu hapis cezalarıyla zindanlara dolduran Burqiba, Kasım-1987’de onun Ä°çiÅŸleri Bakanı General Zeynelâbidin bin Ali tarafından hastalık gerekçesiyle iktidardan uzaklaÅŸtırıldıktan sonra, Ä°slamî bir dünya kurmak ideali taşıdıkları için zindanlara doldurulan müslümanlar da serbest bırakılmışılardı. O zaman, GannuÅŸî, Zeynelâbidin bin Ali’den bir hayli umutlanmış ve onların aynı damardan geldiklerini söyleyenlere karşı, ’Burqiba’nın Ä°çiÅŸleri Bakanı olmakla, kendisinin bizzat Devlet BaÅŸkanı olması arasında fark vardır.’ demiÅŸ ve onun müslümanlara geçmiÅŸteki gibi ağır baskılar uygulamıyacağına dair iÅŸaretler bulunduÄŸunu söylemiÅŸti.
Ama, daha sonra, Bin Ali kendi iktidarını pekiÅŸtirip, müslümanlara karşı yeniden sert tedbirler almaya baÅŸlayınca, GannûÅŸî, yurt dışına çıkmak zorunda kalmış ve Ä°ngiltere’de 20 yıl kadar sürgünde yaÅŸamış ve 2011 yılı başında da, General Zeynelâbidin bin Ali rejiminin 24 yıllık diktatörlüÄŸü çoÄŸu kimse gibi, GannuÅŸî’nin de beklemediÄŸi bir ÅŸekilde devrilince, ülkesine dönmüÅŸ ve ülkenin yönetiminde güçlü bir ÅŸekilde rol üstlenmiÅŸti.
Beu satırların sahibinin, Gannuyî’yle ilk karşılaÅŸması, 1990’lı yılların başında Teheran’da olmuÅŸtu.. Orada, bir Cuma namazı hutbesi öncesinde, cemaate yarım saat kadar bir konuÅŸma yapmış ve Filistin Mes’elesi’ni iÅŸlemiÅŸ ve Filistin Mes’elesi’nden de sürekli ’Arab- Ä°slam Mes’elesi’ olarak sözetmiÅŸti.. 
AkÅŸam olunca, kendisiyle karşılaşıp bu durumu hatırlatmıştım.. ’Üstelik de muhatablarınızın içinde arab kimseler çok az idi..’ diye bir hatırlatma da yaparak.. O da, ’Biliyor musun, biz Ä°slam konusunda konuÅŸurken, eÄŸer arab kelimesini kullanmazsak, bizi kimse dinlemez..’ demiÅŸti.Bunun üzerine, ’O zaman Fars Ä°slamı, Türk Ä°slamı, Kürd Ä°slamı, Hind Ä°slamı, Malaya Ä°slamı, Avrupa Ä°slamı, vs. gibi bölgeci, ırkçı, parça parça Ä°slamlardan sözetmek zorunda kalmaz mıyız ve herkes de kendisini mâzur görmez mi?’ dediÄŸimde, hak vermiÅŸ ve ’EleÅŸtiriniz yerinde, bu alışkanlığı terketmeliyiz..’ demiÅŸti. Bunu bilhassa belirtiyorum, hem o konuÅŸmanının mahiyeti ve hem de kendisinin eleÅŸtiriye açık ve yanlışı görünce kabul eden birisi olması hasebiyle..
*
GannuÅŸî PerÅŸembe sabahki konuÅŸmasına, önce, 1 Kasım seçimlerinin sadece Türkiye için deÄŸil, bütün müslüman coÄŸrafyaları için için, çok önemli olduÄŸunu, hemen her yerde neÅŸve ve sürura vesile olduÄŸunu hatırlatarak baÅŸlıyor ve halkımızı müslüman halkımızı tebrik ediyordu.
GannuÅŸî, ’Kamusal Özgürlükler’ adıyla türkçeye de çevrilen kitabı etrafında konuÅŸurken, elbette, o kitabda yazdıklarıyla bugünkü fikirleri arasında çoook farklılıklar olduÄŸunu biliyordu.
Bunun için de onu 25 yıl öncelerde yazdığını söylüyordu ve hapis ÅŸartlarında..
Bugün ise.. Zeynelâbidin bin Ali’nin devrilmesinden kısa zaman sonra yapılan seçimlerde birinci gelen ve ’Uyanış’ mânâsına da gelen kendi partisi Nahda/ Nıhzet Hareketi’nin ülke idaresinde yer alan ve geçen sene yapılan yapılan bir seçimle ikinci parti durumuna düÅŸüÅŸü üzerinde de durması gerekiyordu.
O bunu, demokratik bir durum olarak tabiî sayıyor ve olgunlukla karşılamak gerektiÄŸini ifade ediyordu. 
Bu arada, ’kamusal özgürlükler’ ifadesinin bile, 25 yıl öncelerde ülkemizde de çokça, âdeta dilenircesine, egemen güçlerden hak isteyen bir durumda kullanıldığını ama, bugün artık, o ifadeleri sıkça vurgulayan müslümanların bile bu terimi o kadar güçlü ÅŸekilde vurgulamadıklarını hatırlamak gerekir. 
Bu bakımdan, o kitabda yazılanların bugün çok da geçerli olmadığını söyleyebiliriz. Üstelik o kitabında GannûÅŸî, demokrasinin, özünün Ä°slamî ideal ve hedeflerle baÄŸdaÅŸmıyacağını söylerken, ÅŸimdi ise, ister istemez, yeni bir söylem geliÅŸtiriyordu. 
Dahası, çaresizlik içinde, pragmatist olmanın mantığı da bir yere kadar anlaşılabilirse de, 
GannuÅŸî, demokrasi terimine sıkça vurgu yapmaktan da kaçınmıyor ve onu, halkın iradesinin yansıması için bir vasıta olarak, bir istiÅŸare/ meÅŸveret tarzı olarak görüyor ve hattâ terimlere takılmamak gerektiÄŸini söyleyecek kadar da rahat bir dil kullanıyordu.
-
Elbette GannuÅŸî’nin ülkesindeki sosyal yapıyı ve ÅŸartları da göz almak gerekmektedir, ama, baÅŸka kültürlerin terminoldjisini günlük hayatın zorlayıcı sebebleri olsa bile, bu kadar rahat benimsemiÅŸ bir duruma gelmek de bir ayrı sıkıntılı durum.. 
Elbette, oradaki 1,5 saatlik konuÅŸmanın tamamına deÄŸinmek mümkün deÄŸil.. Onlara da yeri geldikçe, ileride deÄŸinilebilir belki.. Ama, fikir adamlarının siyasette bazen ÅŸartlar gereÄŸi diyerek elastik bir noktaya gelmeleri, kendi fikrî yapılarından öteye, onları takib edenler üzerinde de derin etkiler meydana getirir.

Alıntı - Diriliş Postası

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.